21 Şubat 2012 Salı

İzocam’daki Adaptasyon Başarısı Nuri Bulut,

uri Bulut’un İzocam’daki Adaptasyon Başarısı Nuri Bulut, 6 yıldır İzocam’ın genel müdürü. Aslında o, kariyerine İzocam’da başlamış bir profesyonel. 1981 yılının ocak ayında imalat şefi olarak İzo...

Nuri Bulut’un İzocam’daki Adaptasyon Başarısı

Nuri Bulut, 6 yıldır İzocam’ın genel müdürü. Aslında o, kariyerine İzocam’da başlamış bir profesyonel. 1981 yılının ocak ayında imalat şefi olarak İzocam’a giren Bulut, kariyer basamaklarını şirket içinde adım adım çıktı. 1996 yılında genel müdür yardımcısı, 2002’de ise genel müdür oldu. “Genel müdür olmak 21 yılımı aldı” diyen Bulut, her 5-6 yılda bir terfi alarak bugünkü konumuna ulaştı. 27 yıldır da aynı sektörde çalıştığı için de işini ve sektörü çok iyi biliyor.

İzocam, Koç Grubu’nun elden çıkardığı ilk şirketlerden biri. Kârlı bir şirket olmasına rağmen, grubun inşaat sektöründen çıkma kararıyla Fransız Saint-Gobain Isover ile Kuveyt şirketi Alamana Industries’e satıldı. Satın alan Fransız şirket, İzocam’ın 40 yıllık lisansörüydü. Kuveytli şirket ise Ortadoğu’daki rakibi... Nuri Bulut, Fransız-Kuveyt ortaklığındaki yeni şirketin İzocam’a ,“değerli bir elmas” gözüyle baktığını söylüyor ardından da şöyle diyor:

“Amerika, Avrupa gibi pazarlarda son derece durağan olan sektör, Türkiye’de yüksek büyüme potansiyeline sahip. Diğer yandan İzocam değerli bir şirket. Koç Grubu’ndan aldığı mirasla insan kaynakları ve yönetim konusunda çok başarılı. Bu sayede satın alma sonrasında şirket kültürlerinin adaptasyonunda bir sıkıntı yaşanmamış. Geçtiğimiz dönemde Fransa ve Romanya’dan ekipler gelip incelemeler yaptılar. Çalışanı elde tutma kabiliyetimizi, performans değerlendirme sistemlerimizi beğeniyor ve örnek alıyorlar.”

Fransız-Kuveyt ortaklığı, İzocam’ın yeni dönem yatırımlarını da destekliyor. Bulut, “Türkiye’yi bir üs olarak kullanıp Türk Cumhuriyetleri’ne açılmayı hedefliyorlar” diyor.

Türkiye’de yalıtım sektörünün hızla geliştiğini söyleyen Bulut, geçtiğimiz yıl pazarın 7 milyon metreküplük bir hacme ulaştığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “1995 yılında kişi başına tüketim 0,03 metreküptü. Bugün bu rakam 0,1 metreküpe ulaşıyor. Yani, aradan geçen 12 yılda 3 kat artan bir tüketim söz konusu.” Nuri Bulut, yeni dönem içinse çok daha yüksek bir potansiyele işaret ediyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Türkiye bugün enerjisinin yüzde 72’sini ithal ediyor. Bunun yüzde 35’i konutlarda, ağırlıklı ısıtma amaçlı kullanılıyor. Yalıtımla yüzde 50-60 oranında tasarruf sağlamak mümkün.”

2007 yılında 253 milyon YTL ciro gerçekleştiren İzocam, bir önceki yıla göre yüzde 30 oranında büyüme gösterdi. 2008 yılında yüzde 17 oranında büyüme hedeflediklerini söyleyen Bulut, bu yılki cironun 295 milyon düzeyinde gerçekleşmesini beklediklerini söylüyor.

Şimdilik Tek Yıldızlı Dalgıç
İzocam’da çalışırken Koç Üniversitesi’nde master yapan Nuri Bulut, iş dışı yaşamında da oldukça aktif. Koleksiyon yapıyor. Fotoğrafçılık ve resim merakı var. Ayrıca tam bir deniz tutkunu olan yönetici, geçtiğimiz yıl dalgıçlığa da başlamış.

Nuri Bulut, denizi çok sevdiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Dalgıçlığa merakım çocukken de vardı. Tüpsüz dalıyordum ama içimde de bir korku taşıyordum. Geçtiğimiz yıl dalış dersleri alarak bu korkumu yendim. 1 haftada 7-8 metreye daldım. Şu anda tek yıldız sahibiyim. Bu alanda kendimi daha da geliştirmek istiyorum.”

“Hayalim Dünyada Söz Sahibi Olmak”
Özer Bener, kariyer yolunda ilk ciddi adımları attığı Numil’de kendi başarı hikayesini yazdı. 1997 yılında şirkette finans direktörü olarak işe başladı. Ardından satış departmanına geçiş yaptı. Bebek mamalarının eczaneler dışında marketlere de satılması için kritik bir operasyonunu yürüttü. Bu noktada yaptıkları ona terfiyi getirdi. 2002 yılında henüz 30 yaşındayken Numil Türkiye’nin genel müdürü oldu. Kurduğu ekiple şirketin daha büyük bir ölçeğe taşınmasına ciddi katkı sağladı. Daha önce yılda yüzde 5-10’luk büyüme kaydeden şirket, Bener’in market operasyonunu başlatması ve genel müdür olmasıyla birlikte, büyüme hızını yıllık yüzde 40’lara çıkardı. Böylece Numil 7 yılda 9 kat büyüdü. Yüzde 50 olan pazar payı yüzde 70’e ulaştı. Özer Bener’in liderliğiyle gelen bu başarı sonuçsuz kalmadı ve Bener tekrar terfi ederek şirketin Yakındoğu Bölgesi Genel Müdürü oldu.

Bir süre önce Danone’nin Numil’i almasıyla birlikte zaten hareketli günler geçiren Özer Bener’le yeni pozisyonunda neler yapacağını konuşmak için bir araya geldik. Oldukça heyecanlıydı. İlk sözü, “Artık yeni bir maratona başladım” oldu. Yeni görevinde neler yapacağını da şöyle paylaştı: “Türkiye’de elde ettiğim başarıları benzer ülkelerde de tekrar etmem için bana 13 ülkeyi bağladılar. Bu ülkeler, Türkiye’den sonra önem sırasına göre İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan. Bunların dışında da Lübnan, Ürdün, Libya, Suriye gibi diğer Körfez ülkeleri var. Bu ülkelerin birçoğu bizim 10 yıl önceki durumumuzda. Dolayısıyla Türkiye’de yaptıklarımızı oralarda yaparsak büyümemize önemli katkısı olacak.”

Peki 11 yıldır aynı şirkette olan Özer Bener bu noktaya gelmeyi planlamış mıydı? Bener, genel müdür olmayı çok istediğini ama sonrasını hiç planlamadığını belirtiyor. Kendisine kariyer basamaklarını tırmandıran yaklaşımıyla ilgili olarak da şunları söylüyor: “Ben finansçıydım ama o görevi sürdürürken bile satışçıların toplantılarına katılır, pazarlama ile ilgilenirdim. O sayede bana satış pozisyonunu önerdiler. Finansla kariyerinize başlıyorsanız ve genel müdür olma hedefiniz varsa satış ya da pazarlamaya geçmeniz gerekiyor. Tabii doğru zamanda doğru yerde olmak da önemli.”

Özer Bener’in bundan sonraki hedefi ise global bir oyuncu olmak. Artık vizyonunu değiştirdiğini söyleyen Bener, “Daha da ilerilere gitmek istiyorum. Önümüzde Muhtar Kent örneği var. Hayalim dünyadaki pazarlarda söz sahibi olmak” diyor.

“Akşamları Yoga Yapıyorum”
Bener iş ve özel yaşam dengesi kurmak konusunda kendisini başarılı buluyor. Günde 8 saat çalışmanın 12 saat çalışmaktan daha verimli olduğuna inanıyor. Akşamları ve haftasonlarını kendisine ve ailesine ayırıyor. Bu zamanlarda neler yaptığını da şöyle anlatıyor: “Uzakdoğu felsefelerine ve yogaya ilgim var. Akşamları yatmadan öne meditasyon yapıyorum. Bir de 4 yaşındaki kızımla oynuyorum. Onunla oynamak ciddi anlamda kafa boşaltıyor.”

Enocta 1 Milyon İş İnsanını Eğitecek

E-öğrenme renkli, eğlenceli, zaman ve mekana bağlı kalmadan yapılan, sonuçları ölçülebilen tasarruflu bir eğitim yöntemi. Özellikle çalışan sayısı yüksek, satış ekipleri ve bayi kanalları geniş olan şirketler bu eğitim türüne ilgi gösteriyor. Bu ilgi ciddi bir pazar yarattı. Sektörün Amerika’daki büyüklüğü 17,5 milyar dolara ulaştı. Dünya genelinde ise e-öğrenme pazarının 2010 yılına kadar 50 milyar dolarlık bir hacme ulaşması bekleniyor. Türkiye’ye baktığımızda pazarın geliştiğini söylemek mümkün değil. Özel sektör için e-öğrenme pazarının Türkiye’deki iş hacmi yaklaşık 15 milyon dolar olarak ifade ediliyor. Yüzde 70’lik payıyla Türkiye pazarının lideri olan Enocta da yakalanan iş hacmini yeterli bulmuyor. Enocta Genel Müdürü Ahmet Hançer, pazarın hacim ve büyüme hızı anlamında yeterli noktada olmama nedenini e-öğrenimin faydalarının henüz anlaşılamamasına bağlıyor. “Oysa e-öğrenme modelini etkin olarak kullanan kurumlarda, öğrenme sonuçlarında yüzde 20-30 aralığında bir artış oluyor. Eğitim süreleri de yüzde 30-40 oranında azalıyor. Ayrıca kurumlar e-öğrenmenin de yardımıyla, çalışanlarının talep ettiği tüm eğitimleri sunabiliyor. Bu da çalışan motivasyonunu ve performansını önemli ölçüde etkiliyor. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde kurumsal eğitimlerin yüzde 20- 30’u, e-öğrenim üzerinden yapılıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 5’ler seviyesinde” diyor.

Kurumsal eğitim pazarında e-öğrenimin payı düşük ancak Hançer, pazarın gelişme potansiyelinin büyük olduğunu ifade ediyor. Son birkaç yılda e-öğrenmeye gösterilen ilginin arttığını, özellikle çalışan sayısı yüksek kurumların e-öğrenmenin avantajlarından yararlanmak amacıyla harekete geçtiğini belirtiyor. Başta finans finans, telekomünikasyon ve perakende olmak üzere ilaç ve üretim alanındaki şirket ve holdinglerin de eğitimde bu alana yönelmeye başladıklarını kaydediyor. Artan ilgiyle birlikte Enocta da hedef yükseltmiş. Şirket önümüzdeki yıl 1 milyon kişiye eğitim vermeyi planlıyor. Ahmet Hançer, “Yani her 70 kişiden birini e-öğrenme ile tanıştırmayı ve bu kişilere e-öğrenmenin faydalarını sunmayı kendimize hedef olarak seçtik” diye konuşuyor.

“İş Ve Yaşam Dengesini Kurmak İçin Eğitim Alıyorum”
Enocta sadece iş ve iş süreçleriyle ilgili değil, aynı zamanda iş ve özel yaşam dengesi kurma, yönetici koçluğu gibi hayatı daha etkin kullanmayı öğreten eğitimler de sunuyor. Bu eğitimlerden kendisinin de faydalandığını belirten Ahmet Hançer, “Ama iş ve özel yaşam dengesi konusunda hala başarılı olduğumu söylemem zor. Eksikliklerimi gidermek için e-öğrenme de dahil her gelişim yolunu deniyor ve bu konuda gayret sarf ediyorum” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder