21 Şubat 2012 Salı

HSBC Genel Müdürü Piraye Antika, önümüzdeki dönemde bankacılıkta kâr etmenin çok zor olacağını söylüyor. “Küçük olsun benim olsun

HSBC Genel Müdürü Piraye Antika, önümüzdeki dönemde bankacılıkta kâr etmenin çok zor olacağını söylüyor. “Küçük olsun benim olsun” anlayışının artık uygulanabilir olmayacağına dikkat çeken yönetici, “Banka birleşmeleri olacak. En büyüklerin hayatta kalabileceği bir sistem ortaya çıkacak. Bu sistemde biz kalıcı bir oyuncu olacağız. Önümüzdeki 5 yılda Türkiye’nin en büyük 5 bankası arasında yer almak hedefindeyiz” diye konuşuyor.

hedHSBC, Türkiye’de satın alım yaparak büyüyen ilk yabancı banka. 2001 yılında TMSF’den Demirbank’ı satın alarak Türkiye operasyonunu genişletti. Genel Müdür Piraye Antika, Türkiye’nin, HSBC’nin radarında çok önemli bir yerde olduğuna dikkat çekiyor. Pazarda kalıcı olmak istediklerini söyleyen yönetici, “Gelecek 5 yılda bankacılık sektöründe konsolidasyon olacak. Bu ortamda hissedarlar inorganik büyümeye de açık olacaklardır” değerlendirmesini yapıyor.

HSBC 2006-2008 yılları arasında hızlı büyüme trendindeydi. Bu süreçte bankanın büyüklüğü 2’ye katlandı. Verimlilik tarafında çok önemli adımlar atıldı. Piraye Antika, bugün gelinen noktada hedeflerin yüzde 45 üzerinde olduklarını söylüyor. 2009’un, atılan tohumların hasatını yaptıkları bir yıl olduğuna dikkat çeken yönetici, geçen yıla oranla yüzde 50 kâr artışı yakaladıklarını ifade ediyor. 2010 içinse “temkinli iyimser” bir bakış açısına sahip olduklarının altını çiziyor ve ekliyor: “2010 geçiş yılı olacak. 2011 ile ilgili soru işaretleri daha fazla çünkü asıl finansman ihtiyacı o zaman ortaya çıkacak.”

HSBC yeni dönemde ölçebildiği riskleri alma planında. Bunun yanında büyüme de hedefliyor. Piraye Antika, “Yalnız bunu rasyonel bir şekilde yapmak istiyoruz. Sürdürülebilir büyüme peşindeyiz” diyor ve ekliyor:

“Kendimize çok mantıklı hedefler koyduk. Piyasayı takip ediyoruz. Piyasa payına oynamıyoruz. Kaliteli iş yapmaya odaklanıyoruz. Türkiye’de çok uzun vadeli bir stratejimiz var. Halka açılmıyoruz, bankamızı satmayacağız. Dolayısıyla rekabetten biraz ayrışıyoruz.

2010’da yeni ürün ve hizmetler tarafında HSBC’yi çok sık göreceksiniz. Önümüzdeki 5 yılda ise Türkiye’nin en büyük 5 bankası arasında yer almak hedefindeyiz”.

HSBC Genel Müdürü Piraye Antika ile bankanın yeni dönem plan ve hedeflerini, bankacılık sektörünü bekleyen gelişmeleri konuştuk:

2009 Yılı Nasıl Geçti?
-2009 bizim için hızlı bir büyüme dönemini takip eden bir yıl oldu. 2006-2008 yılları arasında bankanın büyüklüğünü her bakımdan ikiye katladık. 2009’u, atılan tohumların hasadını yaptığımız bir yıl olarak değerlendirebiliriz.

Diğer yandan daha önce öngörmediğimiz, 2008’in son döneminde piyasalarda başlayan çalkantıların da 2009’a önemli etkisi oldu. Biz bu yıl özellikle risk yönetimine, verimlilik konusuna ağırlık verdik. Zaten son 3 yıldan beri üzerinde çalıştığımız bir verimlilik projemiz vardı. Bu proje kapsamında sistem otomasyonu, iş süreçlerinin basitleştirilmesi gibi çalışmalar yaptık.

Bugün hedeflerimizin yaklaşık yüzde 45 üzerindeyiz. Geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50’ler düzeyinde bir kâr artışımız var. Dolayısıyla 2009 bizim için iyi bir yıl oldu.

2010 Öngörüsünde Ne Var?
2009’a başlarken piyasalar karamsardı. Yılın ikinci yarısı aşırı iyimserlik oldu. Şimdi daha dengeli bir hava var. Açıkçası soru işaretleri sürüyor. Bundan sonrası için çeşitli tartışmalar var. Biliyorsunuz krizin önce V şeklinde, sonra W şeklinde olacağı konuşuluyordu. En son HSBC buna, kare kök yaklaşımını ekledi.

Hali hazırda küçülme yavaşlamış durumda ama Türkiye, tarihinde görülmemiş bir resesyon yaşıyor. Şimdiye kadar gördüğümüz krizlerde enflasyon ve faiz artar, TL aşırı dalgalanırdı. Bu kez bunların hiçbiri olmadı ama çok ciddi bir daralma yaşandı. İşsizlik çok arttı.

2010 yılı ile ilgili tahmin yapmak çok zor.

HSBC’nin Büyüme Hesabı
Biz HSBC olarak gelecek yıla ilişkin “temkinli iyimser” bir bakış açısına sahibiz. Nedeni de şu: Türkiye, genellikle kaynak olursa büyüyebilen bir ülke. Güçlü iç pazar nedeniyle kendi büyüme ivmesi var. Finansman bulunursa yatırımlar hayata geçiyor, tüketim artıyor. 2008 ve 2009’da yaşamış olduğumuz ekonomik küçülme, bankacılık sektöründe bir likidite birikmesine sebep oldu çünkü dış ticaret, GSMH daraldı. Firmalarda işletme sermayesi ihtiyacı daraldı. Firmalar borç azalttı.

Şu anda bankalarda özel sektöre aktarılmayı bekleyen bir likidite fazlası var. 2010’da Türkiye’de beklenen yüzde 3 büyümeyi rahatlıkla finanse edecek kaynak bulunuyor. Ancak büyüme hızlı olursa kaynak tarafında sorun olabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin büyümesi artık ekstra kaynağın ne zaman geleceğine koşut olacak.

2010’un bir geçiş yılı olacağını düşünüyorum. 2011 ile ilgili soru işaretleri daha fazla çünkü asıl finansman ihtiyacı o zaman ortaya çıkacak.

2010 Stratejisi
Biz “dükkan açık” diyoruz. Müşterilerimiz için burada olduğumuzu söylüyoruz. Hem kurumsal hem bireysel tarafta ölçebildiğimiz her riski almaya hazırız. Risk yönetimine odaklanmakla beraber Türkiye’de büyüme planlıyoruz. Yalnız bunu rasyonel bir şekilde yapmak istiyoruz. Sürdürülebilir büyüme peşindeyiz. Kendimize çok mantıklı hedefler koyduk. Piyasayı takip ediyoruz. Müşterileri daha çok segmente ediyoruz.

Perakende yani her iş kolunda faaliyet gösteren bankalarda, müşterilerin yüzde 20’si kârın yüzde 80’ini yapar. Biz de bizim için yüksek değer ifade edecek müşterilere daha fazla zaman, enerji harcıyoruz.

Gelecek 5 Yıl Hedefi
Yeni ürün ve hizmetler tarafında 2010’da HSBC’yi çok sık göreceksiniz. Önümüzdeki 5 yılda Türkiye’nin en büyük 5 bankası arasında yer almak hedefindeyiz. Türkiye’de bugün bankaların sermaye yeterliliği konusunda bir sıkıntıları yok. Uzun vadede sıkıntının operasyonel kârlılık tarafında olacağını düşünüyorum. Çünkü sektörde, sermaye piyasalarından geleni çıkarırsanız ana iş kollarından yapılan kâr bir hayli düşük. Uzun vadede bunu artırmak gerekiyor. Bundan sonra faizlerin bu kadar hızlı düştüğü bir ortam daha yaşamayacağız. Artık içeriye yönelerek bir takım sinerjiler yaratmak durumundayız. Önümüzdeki 3 yılda konsolidasyon öngörüyoruz. Bizim hedeflerimiz de bu öngörü etrafında şekilleniyor.

Yeni Şubeler Geliyor mu?
Çok yeni şubeler açtık. Şu anda onların yeterli sayıda müşteriye ulaşmasıyla meşgulüz. Öncelikli hedefimiz bu şubelerin tam kapasiteye ulaşmalarını sağlamak olacak. Bu 2010’da hiç yeni şube açmayacağımız anlamına gelmiyor. Ancak 2010’da açacağımız şube sayısı 5-6 ile sınırlı kalır. Bizim için şube, müşteriye ulaşmak için sadece bir kanal. Aslında telefon bankacılığı, ATM, internet gibi direkt bankacılık kanallarıyla şubenin pek bir farkı yok. Ben Türkiye’de şubeye aşırı bir önem verildiğini düşünüyorum.

Yeni jenerasyon giderek daha az şubeye gidecek. Buna da hazırlık olmak gerekiyor. Biz HSBC olarak hem direkt bankacılık kanallarına hem şubelere çok dengeli yatırım yapıyoruz. Felsefemiz, hizmeti müşterilerimizin ayağına götürmek yönünde. Örneğin geçtiğimiz 3 yılda şube sayımızı 2 kat artırırken ATM sayımızı 3’e katladık.

Mikro Kredinin Amacı
Kesinlikle bir sosyal projesi olarak bakıyoruz. Mikro krediyi biz yoksullukla mücadele anlamında veriyoruz. Dolayısıyla bundan para kazanmak gibi bir niyetimiz yok. Krediyi sivil toplum kuruluşları aracılığıyla halka ulaştırıyoruz. Bilançomuzda 5 milyon dolarlık bir bölüm ayırdık. Türkiye’de henüz işin başındayız.

Burada paranın geri dönmesi çok önemli çünkü sonuçta bir bağış yapmıyoruz. İhtiyaç sahibine ulaştırıp işin çoğalmasını sağlamak üzere ciddi bir bankacılık faaliyeti gerekiyor.

Satın Almalar Olacak mı?
Hedefimiz burada kalıcı olmak. Dolayısıyla bir konsolidasyon ortamında hissedarlar inorganik büyümeye de açık olacaklardır. Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında HSBC’nin radarında çok önemli bir yerde. Belki Çin ve Hindistan’dan sonra geliyor.

Bankacılıkta sermaye yeterliliği büyük önem taşıyor. Kâr etmek mevduat sahibinin parasını korumak anlamına geliyor. Dolayısıyla çok hızlı kâr ettiğinizde, çok yüksek risk getiriyorsa mevduat sahibini riske atıyorsunuz. Türkiye’de bunu yaşadık.

Diğer yandan içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye’de enteresan açılımlar gelişiyor. Türkiye politik olarak doğudan batıya, kuzeyden güneye bir bölgesel üs konumuna geliyor. Eğer bu ekonomik bir açılıma da yol açarsa ki açar, bankacılık sektörü açısından çok enteresan bir potansiyel getirir. Sektörün büyümesi sadece Türkiye’nin büyümesine değil bölgenin büyümesine de koşut olabilir. HSBC olarak bunun da çok farkındayız.

Bankacılıkta Yeni Dönem

Zararına Rekabet
Bankacılıkta eski paradigmalar, yeni paradigmalar var. Eskiden piyasa payı şirket değerine eşitti. Ne kadar yüksek piyasa payınız varsa çok para kazanamasanız bile uzun vadede nakit akışlarınızın çok yüksek olacağı ve dolayısıyla şirket değerinizin yükseleceği anlayışı hakimdi. Piyasalar da buna göre fiyatlama yapıyordu. Hala bu eski paradigmaya göre davranışlar görüyoruz. Zarar eden, marjların küçüldüğü bir piyasada, piyasa payı için bir rekabet sürüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder